31 Mayıs 2010 Pazartesi

bugün penceremin altında çılgınlar gibi bağırarak, hatta hormon değişikliği başlangıcıyla cortlayan sesleriyle böğürerek top oynayan bir avuç çocuğu, yaşlı ve huysuz teyzeler gibi azarlamadıysam, yanlarındaki oyuna alınmayan altı yaşlarındaki, dünya tatlısı miniğin hatrınadır..


ben zaten kimseyi azarlamam..sırf içlerindeki kaldırımın kenarına oturmuş, top oynamak için can atan, kocaman gözlü küçük çocuk üzülmesin diye..



*bu yazının da sesi gracias a la vida olsun..ama mutlaka yasmin levy söylesin..o kadar uğraşıp da koyduğum müziksel şeyler meğersem çalışmıyomuş..yemişim müzikseli..bana bişey olmasın..

bi gün..

bi yerlerde benim görmediğim ama beni gören bi seth var..bi gün ben pencerede sigara içerken burun buruna gelicez ve ben ona nerden, nasıl ve neden geldiğini sormıycam..o seth ki armudun tadını değil, benim armuttan aldığım tadı merak edicek..bu bi gün olucak..

hasır şapka..

kışın soğuktan, yazın sıcaktan korur..iyi ki almışım seni..

28 Mayıs 2010 Cuma

yumoş bile dünyayı geziyo..

bu aralar tetrise sardım yine yeniden..ne zaman açsam facebook daki tetris kısmını, yan tarafta bu reklamımsı şeyi görüyorum.."yumoş dünyayı geziyo.."..tıkladım baktım, cezbetmedi doğrusu..ama mevzu bu değil..mevzu, melek yüzlü iblis yumoş'un her defasında o çakal gülümsemesiyle yarama tuz basması..

ben de gezmek istiyorum dünyayı..gerçi düşündüğün zaman koskoca dünya bu, nasıl gezilecek? dünyayı gezemesem bile azıcık avrupa, biraz uzakdoğu, araya mısır filan ve son olarak çok gerekli olmasa da minnacık bi amerika parçası görmek isterim bu ahir ömrümde..hadi şimdi kendime ait bi param yok gezemiyorum..para kazanmaya başlayınca da farklı olmaz sanırım..onbeş günlük senelik izinde nereyi geziyosun derler adama..


i found my love in portofino
cümlesini ömründe duymamış bi arkadaşım geçen yaz italya'ya gitmişti "yaz tatili" için, çok bozulmuştum..


ps: haftasonu karfurda karpuz 0.79, b.piliç 3.6, çipura adet 2.9, çotanak fındık yağı 13.9, prima jumbo 17.5 ve son olarak da spider bisiklet 99.9.. bu fırsatları kaçırmayın derim..mesela ben çotanak fındık yağı için deliriyodum, hemen koşucam karfura tükenmeden alıcam..heyecan içerisinde telefonun gözünün içine bakarken birden mesaj geliyo..ve sonuç çotanak fındık yağı..böyle mesajlar görünce sinir krizi geçiresim geliyo..eminim yalnız değilim bu konuda..eğer benim gibi hissedenler varsa toplanalım ağız göz dalalım bu adamlara..şiddet uygulamasak bile en azından üzelim, canlarını sıkalım..off..

*karşı apartmandaki ehlikeyf amca balkon sezonunu açtığına göre yaz geldi demektir :)

26 Mayıs 2010 Çarşamba

o gün karaköy-kadıköy seferini yapan herhangi bi motordayken, dünya üzerindeki herhangi bi kule olan galata daha bi başka gözüktü sanki gözüme..

o halde sorarım..bakılan mıdır, yoksa bakan mı ?

24 Mayıs 2010 Pazartesi

tıko problemo..

dün sinirimden, sıkıntımdan yedim de yedim..benim bünyem böyle..can sıkıntılı olunca aradaki farkı yemek yiyerek kapatmaya çalışıyo..bugün sövünce rahatladım, detoksumsu bişi yapıyim dedim..kabak haşlamalısından, yeşil çaylısından..baktım iyi gidiyorum, hadi dedim farilya böğürtlenli, fantastik ve son derece orgazmik dondurmadan yemeyi hakettin.. ( yanında verilen aşkına bedava adı altındaki dandirik korneti yemedim, yemem..) sigaram da bitmişti, bahanesi oldu..üşendim önce ama damarlarımdaki asil mi asil kan, nikotin diye diye akmaya başlamadan önce gideyim dedim..

bakkalla market arası bi yer var apartmanın karşısında..normalde geçirtken fiyatları yüzünden asla uğramam..ancak sigara dondurma gibi sabit fiyatlı şeyleri alırım ordan..neyse gittim işte..bakkal kadın ritüeli bozmamaya yemin etmiş olucak ki artık ezberlediğim cümleyi söyledi.. " sen kilo mu aldın ya? ne güzel bi ara incecik olmuştun.." he dedim aldım, işte sınavlar, okul mokul naparsın..o hep yanı cümleyi söylüyo ben de kilom hemen hemen aynı olmasına rağmen hep aynı cevabı veriyorum..ayrıca ben hiçbi zaman "incecik" olmadım..

buraya kadar alışılageldik bi diyalog bu..sonra bakkal kadın bana sır verir gibi zayıflamak için kullandığı ilacı anlatmaya başladı..yaklaşık onbeş dakika esir etti beni..bu arada ara ara laf sokuyo, ara ara iltifat ediyo.."ne güzel yüzün var..bi beş kilo versen yüzün gözün açılıcak (!).." , "zaten göbek kısmında senin toplanma, en kolay ordan verirsin.." mutlu mu oluyim, bunalıma mı giriyim anlamadım..o konuşurken kah ara ara dondurma alıcam demeye çalışıyorum, (ilk heceden sonrasını kurabilenin alnını karışlarım..), kah dondurma dolabına uzanmaya çalışıyorum ancak her defasında kontrataklarla püskürtülüyorum..sonunda pes ettim, kendi haline bıraktım ki konuşması bitsin..
e kadın bişey anlatıyo neticede öküzün trene bakan hali gibi de dinlenmez..arada ben de bişiler söylüyorum..bi ara bi zararı falan olmasın, malum bak kaç tane ilaç yasaklandı dedim..ben üç gündür kullanıyorum, tıko problemo dedi..pekala o zamaaan, ben bi böğürtlenli alıyim dedim..ben parayı öderken, "akşamları beraber yürüyüşe çıkalım sekiz buçuk gibi, ama ben dizilerimin olduğu akşam daha erken çıkıyorum.." gibi bişeyler söylüyodu..koşarak uzaklaştım..

ps: saçım ortalama on yıkama sonrasının en güzel tonunda şu an..keşke hep böyle kalsa..yeniden kızıl olmak bile mutlu olmak için yetmeli bence :)

23 Mayıs 2010 Pazar

ne kadar da güzel bir pazar günüymüş bu yarab..

içim daraldı evde otur otur..pazar günü ders çalışmaya çalışmak ne kadar da sinir bozucuymuş..sonuç kocaman bi hiç olunca daha da bi canı sıkılıyo insanın..

kendimi iyi hissetmek istediğim zaman dün gördüğüm hamileliğinin son demlerini yaşayan kadını hatırlıyorum yüzüm gülüyo..insan hamile olunca bi de üstüne canı fena halde çekince yemyeşil dutları ham ham lüpletebiliyomuş demek ki..garibim zar zor uzanıyodu bi de dallara :)

bugünün de nartanesi cantanesi bu olsun istedim..dinleyene..

21 Mayıs 2010 Cuma

sizi aşka inandıran aşk öldü..
öldü de gömüldü..

halil sezai demiş..gecenin bu saatinde duyunca kanıma dokundu..bi de güzel söylüyo ki allahsız..

düşünmemem lazım..uyumam lazım..zerresi yok gözümde..

20 Mayıs 2010 Perşembe

çilekli küpem varmış ama heyhat..

bak dostum, çok inanmıycaksın bu hayatta..öğrenemedin mi hala?. inanırsan olmaz..aslında olmıycaksa zaten olmaz ama sen inanırsan hayalkırıklıklarının en güzelini beğenir alırsın kendine..bu sefer oturmıycam, paket olsun benimkisi..

yine de hayat güzeldir dostum..yürü bakalım..


yürüyelim..


17 Mayıs 2010 Pazartesi

etietieti..
















"bir sormacam var balalar, gaydi gaptır gaptır
çaya gaamaltıya gatar, dimeli nedir nedir
miskimit denince ahla, tamam şindi gaptım
heman onun adı düşer, eti eti eti."

hastasıydım bu reklamın..sözlükte gezinirken azerice versiyonunu buldum..geçen gün de dove sabunun kutusunun arkadasında azerice yazan yeri " bakın bakın kızlar ne okucam size, ehe mehe!!" diye diye büyük bi şevkle, büyük bi mutlulukla otuz kere falan okudum..nefret ettiler büyük ihtimalle benden..

azerice bişi duydum mu bi gülesim geliyo benim..ama öyle dalga geçmek gibi değil..dalga geçicek olsam ingiliz aksanlı ingilizceyle dalga geçerim..seviyorum ben azericeyi :)

ps: ayrıca da brovniymiş, intensmiş yalan bana..beni en çok şaşırtan eti, içine karamel sıkılmış olan topkektir..ilk gördüğümde baya baya küçüktüm..çıldırıcak gibi olmuştum :)

14 Mayıs 2010 Cuma

hiçbir şeyden nefret etmem 12 punto times new romandan ettiğim kadar..

on gün süresi olan ödevi son yirmi saate bırakan kendi öz benliğimi tebrik etmek istiyorum..hiç bitmiycek sandım bi ara..hatta yarısından sonra "yeea yemişim ödevi, finalde hallederim nasıl olsa.." şeklinde bas bas bağıran iç sesim yüzünden bırakmayı bile düşündüm..ama vicdanımın sesini dinleyip büyük bi dirayetle devam ettim..aslında vicdan falan palavra..yemedi..o organ böyle bişey yemeyince adamı kepaze edebiliyo..
her sigara kullanan insan gibi, darlandıkça yaktım bi sigara..ama çok sık darlandım öyle böyle değil..onbeş dakikada bir darlandım diyebilirim..beynim akademik makale, ciğerlerimse kaskara duman içinde şu an..bi de öksürttü ki adı batasıca..bu sefer fena..
can tanem hocam format vermiş.. 12 puntoyla yazılıcak times new romandan gayrısı olmıcak diye..yazıyorum yazıyorum "önizle" diyorum ( ki önizle bi bok yapmayan okullunun "du bakıyim ne yapmışım? bi moralim düzelsin.." şeklinde beş dakikada bir baktığı yerdir..ya da ben mi öyleyim aceba sadece?..) bi bakmışım bi arpa boyu yol gitmişim..

neyse işte sevgili okuyan böyle böyle beş sayfalık ödevi az önce bitirdim..ama bu arada ben de bittim bi nebze..nasıl bi beyin yumurcaklanması yaşadıysam artık, az önce annem aradı..sorduğu soruları algılayamadım..algıladım sanıp akım derken bokum dedim..bi de iki gündür dizlerim ağrıyo..yorgunluğun dize vurmasıdır belki de..

burda satırlarıma son verirken micheal porter a seslenmek istiyorum..evlen benimle gülcemaline kurban olduğum!!..bütün gün evde oturup five force model konuşalım..

11 Mayıs 2010 Salı

leningradskoye optiko mechanichesckoye obyedinenie

ben çok anlamam bu işlerden.. fotoğraf çekmek fotoğraf çekmekten ibaret benim için..mutlu ve anlamlı anlarımızı ölümsüzleştirelim ,baktıkça hatırlarız yeter..
ayrıca bütün makineler de aynı amaca hizmet ediyo bana göre..kimisi daha bi güzel çekiyo o ayrı..
ama bi makine var ki sevenlerinin gözünde bambaşka..adeta bi efsane, bi kült, bi prenses..hatta sevenleri yok fanatikleri var..
lomo..
eminim tek yeteneği diildir ama sanırım en gözde özelliği dört kareden oluşan fotoğraflar çekmesi..
lomoyla çekilmiş fotoğraflara bakıyorum bakıyorum ve birçoğunda tek görebildiğim birbirinin hemen hemen aynısı dört tane fotoğraf..arada santimetrik nüanslar var sadece..sonra biraz daha bakıyorum yine neredeyse aynı dört fotoğraf yanyana..
mutlaka bi olayı vardır bu makinenin ve mutlaka ben cahilimdir, anlamıyorumdur bu mevzudan ama ne biliyim çok da dalgalı dümenli bişey diil gibi..bi bilen varsa desin bana?
at gözlüklerimi çıkarmanın zamanı gelmiştir belki de..


ps: dost bir insan da edinmiş bu makineden..görünce aklıma geldi yazıyım dedim..ama o sever zaten fotoğraf çekmeyi, ucundan kıyısından anlar da..güle güle kullansın işallah..

sonradan gelen ps: az önce ilgili resim ararken baktım da, baya sağlam fotoğraflar da çekilmiş hani..yiğidi öldürsem de hakkını yemem :)

8 Mayıs 2010 Cumartesi

ego mu bu içine tükürdüğüm yoksa kader mi?

bi darlandım bi fenalandım..içim daraldı sanki..karabasanları mı geldim aceba yarebbim?? az önce bi yandan böğürtlen diskli (!) kornetto yerken bi yandan da skin dinledim..bi yandan endorfinim tavan yapmışken öte yandan böyle bi hüzünlendim bi mahsunlaştım..kahırlardan kahır beğendim..enteresan ve tanımlanamaz duygu şelalerinde yuvarlanmak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim..
dilersen sana da ucundan kıyısından tattırabilirim bu duyguyu sevgili okuyan..ama asla gerçeği gibi olmaz ancak fikir edindirebilir.. ( resme bakarak şarkıyı dinleyiniz..)

sanırım böyle giderse yakında kadıköydeki pazar çantalı teyze gibi olucam.. o da çat diye gelmedi o hale..kimbilir nasıl yavaş yavaş delirttiler kadını..




ps: beşli halley satılıyo bazı marketlerde..gördüğün an koşarak uzaklaş..ya da hadi diyelim o muhteşem cazibeye yenik düştün aldın..asla bi taneden fazla yeme..bu önemli bi uyarı..

ikinci en önemli ps: bu fotoğrafı tolga isimli adamcazın friendfeed inden çaldım..helal etsin..

6 Mayıs 2010 Perşembe

aslında kötü bi insan sayılmam..

yaklaşık bir saattir kütüphanedeyim..bütün arkadaşlar derste..aslında benim de derste olmam gerekiyodu ama hoca dersi iptal ettiği için üç saatlik kabus dolu bi bekleyiş başladı..sigara içtim önce..sonra gazete okudum..baya okudum, ilanları falan..sonra sigara içtim..sonra bişiler yedim..sonra sigara içtim sonra da kütüphaneye geldim..kitap falan okuyim dedim toplayamadım kendimi..dedim ben de madem iki internete giriyim de az blog okuyim , haberleri okumiyim resimlerine falan bakıyim.

neyse efendim geldim bilgisayarlı kısmı okulumun canım öğrencileri parsellemişler adeta bütün bilgisayarları çata çuta adev yapıyolar..afra tafra da yapamıyorum tabi zira benimkisi öylesine bi heves ama onlar mezun olucaklar.iki tanesi boştu biri kapalı biri açık..ben de önce her çakal insan gibi açığa oturdum..kapalıysa diğeri kesin bozuktur ya da bi bokluk vardır çalışmıyodur diye..sonra açık olan çalışmadı hata verdi bişiler yaptı..ben çok anlamıyorum bu işlerden..sonra ben de kapalıya geçtim..açtım aslanlar gibi haldır haldır çalışıyo..bi de hızlı bi de hızlı..

sonra bi iki dakika sonra bi çocuk geldi..bi havalar bi bişiler üzerinde..geldi çat çat kitaplarını koydu..enter a son derece güvenli çatlarla bastı..ama açık bilgisayardan beklediğini alamayınca sinirlendi cık cık off gibi sesler çıkardı sonra bana baktı..hiç bişi yapmadan blog okuyan kızdan nefret etti çok ödevli çocuk..

sonra ben bi oyun buldum..bi sürü adam geldi vasat, havadar, ukala, inek, alternatif, acelesi olan ve daha bir sürü bir sürü sıfatı olan..ama açık bilgisayar hepsini tek tek harcadı..ben de hiçbirisine aa bozuk o oturma demedim..onları izlerken hem eğlendim hem de öğrendim..

küçük şeylerle mutlu olabildiğim gibi küçük heyecanlarla da eğlenebiliyorum..kütüphaneler enteresan yerler..

tam ben bu yazıyı bitirirken bi kurban daha oturdu açığın önüne..açık bilgisayar ve ben bu kütüphanenin kral ve kraliçesiyiz..

3 Mayıs 2010 Pazartesi

amin..

sigarasızlık ne fena..ondan daha da fenası dışarı çıkıp almaya üşenen bünye..bunun psikolojideki adı ne acaba? muhtaçsın ama edinme yetine karşı koyuyosun..kızıl kıç sendromu olabilir mesela..

allah kimseyi böyle şeylerle imtihan etmesin..