30 Temmuz 2010 Cuma

I'm young and free.. ha benim aslan gencime..



"i'm young and free".. genç ve özgür olmanın tüm gerekliliklerini büyük bir titizlikle yerine getiren eski bi arkadaşım üzerinde böyle yazan bi tişört giymiş.. o genç ve özgür..

doğayla içiçe, sahil kasabasına hatta köyüne tatile gidilir, kafaya yemeni bağlanır, yeni sağılmış süt hemencecik orada içilir eğer şans biraz yaver giderse yakınlardan geçen bir koyun keçi sürüsünün arasına karışılır ve yeni doğmuş kuzu kucağa alınır.. modern şehir insanı üzerindeki negatif enerjiden işte böyle küçük kaçamaklarla arınmaya çalışır.. ne şekerdir doğaya dönen şehirli insan.. kıpır kıpırdır..zaman zaman sinir bozucudur.. başparmağı ayfona uygun olarak evrimleşip, bi nebze uzayandır.. bozcaada'nın da şarapları ayrı bi güzeldir, bu apayrı bi konu..

geçen gece elimde kalan gençlik ve özgürlükten bi parça koparıp diğer genç ve özgürlerin arasına karışmayı denedim.. ait olamama hissiyatı yine yakamı bırakmadı.. ben gitmesi için yalvardıkça o daha da bi sıvandı yakama ordan boynuma, beynime.. insanlar güldü, ben az gülümsedim.. ara ara cozuttum gerçi.. kahkaha bile attım.. o kadar da trajik sayılmaz yani..
ayrıca yine geçen gece farkettim ki bilinçaltımı yeterince mıncıklarsam rüyalarıma yön verebiliyorum.. bence bu üstün bi yetenek.. hatta biraz daha kasarsam "önceki hayatımda sigmund freud benim kocammış meğersem" bile derim..

son olarak küçücük bi tavsiye.. eğer gecenin çok geç bi zamanı, çok uykun gelmişse kesinlikle evrenin sırrını fiziksel teorilerle çözmeye çalışan bişeyler izleme.. kuantum mekaniği, izafiyet teorisi, kara delik derken bi bakmışsın beynin pelte haline gelmiş.. televizyonu kapamadan önce son düşündüğüm şey hemen hemen şöyleydi.. " stephen hawking' e yazık yaa.. adam koskoca dahi fizikçi, bulduğu teorinin haddi hesabı yok.. ama konuşmalı bilgisayarı olmasa bi bardak su isteyemez.. herşeyin başı sağlık bi yerde.." evet, çok uyku varsa izlemeyin böyle şeyler..

ps: bundan iki üç hafta önce elime bi dvd tutuşturup "izle bunu bak çok güzel ben çok beğendim.." diyen, verdiği filmi izlediğimdeyse tekrar tekrar sorgulamama, dağılmama, ağlamama sonra yine sorgulamama sebep olan canım arkadaşım bibi'ye burdan selam olsun.. eğer bi daha böyle bişey yaparsa kendisini onlarca kazulet gibi iskandinavın bulunduğu bir odaya kapamayı planlıyorum.. bütçe sorun değil..

haydi bakalım heyırlı geceler olsun sana blogger seveni..

25 Temmuz 2010 Pazar

o dansöz bi daha asla gülemedi..

canım çok sıkılıyo.. kendime bi söz verdim, tutuyorum.. ama canım çok sıkılıyo.. alışırım zaar.. üç beş gün daha geçsin unuturum gider.. sen neleri unuttun bu küçücük yaşında.. hey yavrum benim..

bi arkadaşım kendini acınası biri gibi gösterme sakın, sen acı onlara dedi.. kim bana neden acısın? ayrıca ben acıyamam insanlara.. onlar için üzülürüm.. acımak ya da üzülmek.. bence çok farklılar.. acımak suratına tükürmek gibi.. üzülmekse başını okşamak sanki..

buraya ne zaman bişeyler yazmaya kalksam hep bişeyler dinlerim.. ordan burdan bişeyler.. hemencecik köşe başımda olmasından mıdır bilinmez, açılışı genelde u turn yapar.. bu şarkıyı ne zaman dinlesem içim bi gıcıklanır gibi.. ama yine de şarkıyı söyleyenin sırtına "ha aslanıma, ha kaplanıma, ver gazı bakalım haybeden yere" diyerekten vurmak isterim.. bi de "you know there's still a place for people like us.." demiyo mu kitapsız.. hassiktir ordan it..

uyumak için çok fazla gecikmemeliyim.. hemencecik uyuyup dinlenmeliyim.. yoksa yarın debriyajdan ayağımı yavaşça kaldırırken, diğer ayağımla hafiften gaza basamam falan allah muhafaza..

ps: eğer ben bu fotoğrafı bir büyük boy seçeneğiyle buraya koymuş olsaydım, o ağız adeta bir manyetik alan, bir bermuda şeytan üçgeni ya da koca bir kara delik gibi sizi içine çeker, ihtiyacı olan enerjiyi emdikten sonra kemiklerinizi tükürür atardı.. neyse ki yapmadım..

bu da ps: kocaman açılmış bir pınar altuğ ağzından daha sinir bozucu bişey varsa o da ergen bunalımı yaşayan madam farilya'dır.. ov cizıs kırayst..


23 Temmuz 2010 Cuma

bugün otobüste annesinin kucağında yarı oturur yarı ayakta durumda dokuz yaşlarında bi erkek çocuğu gördüm.. kafasını elindeki kitaba gömmüş okuyodu.. kendi çocukluğumu hatırladım.. beş yaş civarındayken, " şoförle konuşmak yasaktır..", dikkat otomatik kapı çarpar.." gibi gibi otobüs yazılarını okumakla başladı.. sonradan aldı başını gitti otobüste okuma olayı..

elindeki okurken ara ara gülümsüyodu.. keşke kitabın adını da görseydim.. ya da en doğrusu akıl edip baksaydım.. kapkara kaşlı, kocaman gözlü küçük çocuk, neydi acaba seni bu kadar gülümseten?..


bi de bugün çok sıcaktı.. gerçek bi sıcak.. her türlü duygu seli için bi şarkı yapmış adamlar.. bence bu küçücük bi mucize..


22 Temmuz 2010 Perşembe

bu yazının da başlığı onbinlerce l den oluşsun.. bildiğimiz "L"..

plaza insanı olmaya her geçen gün biraz daha yaklaşıyorum.. sabah sekiz buçuk akşam altı arası hissetmeye üşenen, iş çıkışında bu sefer mecali kalmayan, öğle yemeğinde bile iş konuşan, beyinleri küçük birer excel tablosuna dönüşen gariban insanlar.. bir de takım elbiseleriyle topuklu ayakkabıları olmasa nolurdu halleri..

ne oldu benim efil efil esen hayallerime.. bu kadar kırılmaya hayal mi dayanır ah güzel yüzlüm..

bu güzide şarkıda hala hayal kurabilenlere ve hayallerine gelsin.. umut fakirin ekmeği.. bunu hep söylüyorum..taym vil pruv evriting..

19 Temmuz 2010 Pazartesi

yazmaya başlıyorum.. saydırmaya sövdürmeye de başlamak istiyorum ama olmuyo.. neden ki acaba?çok yazmak istiyorum, uzun uzun yazmak istiyorum.. tüm bunları yazarken günlerdir beni emektar bilgisayarımı camdan attırmak için zorlayan, cart curt diye sürekli kopan bağlantım kopmasın istiyorum.. tüm bunları yazarken imkansız adamın bloğundaki şarkıları dinliyorum.. evet hala girip okuyorum.. garip bi zevk alıyorum bunu yaparken.. halbuse ne bok yazarsa yazsın sana ne di mi.. neden okursun ki.. zaten ayyaşın teki.. bi arkadaşıma anlattım olanları, ucundan kıyısından da okuttum yazdıklarını.. entellektüel abaza dedi.. önce mantıklı geldi.. bok atmalı sıfat tamlaması içime su serpti.. ama sonra düşündüm.. az şarap içtim çokça düşündüm.. içim elvermedi.. yok be dedim.. kötü birisi diil aslında.. sadece yalnızlığını takıntı haline getirmiş şair bozması bi adam.. bu da kötü gibi aslında.. ama ben buldum bu tanımı.. o yüzden söyleyebilirim.. hem onu önce ben gördüm, belki biraz sevdim.. överim de, yererim de.. çok istersem itin götüne bile sokar sokar çıkarırım.. kime ne ?

düşünmek yorar.. beynine karıncalar doldurur insanın.. beyin kıvrımlarına kurdukları küçük festival alanında, küçücük ayaklarıyla dans ederler.. bazıları şarhoş olur taşkınlık yaparlar.. aman küçücük karıncanın taşkınlığından nolucak deme, sırtının en ortasındaki yerin kaşınması gibidir.. beynimi kapı kirişine sürtücek halim yok ya.. iki tane genç karınca alandan uzak bi kıvrıma giderler.. oynaşırlar.. oğlan kızın orasını burasını mıncıklar falan.. görmezden geliyorum ama çok sık oluyo bu aralar.. eğer çok canımı sıkarlarsa kızın abisine söylicem, o kıvrımda bassın bunları.. kızın bacaklarını kırsın.. en az üç tanesini.. oğlanı da sağlam dövsün.. ağzı burnu kanasın..

çok düşünürken, ki burda gerçek anlamda düşünmekten bahsediyorum, yarın ne giysem acaba ya da saçımı kaç ton daha açtırırsam ikinci sınıf porno yıldızına benzerim tarzı bi düşünmek diil bahsettiğim şey, bi anda beynim sanki bomboş oluyo.. hani böyle bazen yürürken hiç beklemediğin bi anda dizin boşalır da düşücek gibi olursun ya işte aynen öyle.. o sırada biri adımı falan sorsa söyleyemeyebilirim belki.. keşke öyle bi anda biri adımı sorsa.. ama çok zor bi ihtimal bu.. genelde gecenin geç saatlerinde ve yalnızken düşünürüm çünkü.. düşündüklerimi anlayabilen biri olsun isterdim.. çok mu özelim ya da zeki.. tabii ki değilim dostum.. olsaydım emin ol anlardın..

sanırım ben takıntılı bi insanım.. evet kesinlikle öyleyim..

hayatta herşey olması gerektiği gibi olur.. buna dibine kadar inananlardanım.. evden çıkarken geç kalman gerekiyodur, o yüzden telefonunu unutursun.. o dersten kalmışsındır ama belki de geçmiş olsan ceo olamıcaktın.. ya da o adamı tanıman gerekiyodu o yüzden o gün o saçma maili attın.. bi nevi batırfılay efekt.. peki neden benim hayatımdaki şeyler hep yarım kalır.. kursağımda gurk diye.. ben miyim sebebi, yoksa böyle olması gerekiyo kuralı mı? bak yine aynı ağrıdan girdi alnımın sağ kaşıma yakın olan tarafına.. bi de bu var.. çok üzülünce aynı yere aynı şiddette bi ağrı saplanır.. zaten benim başım hiç ağrımaz.. alnımın sağ kaşıma yakın olan tarafı ağrır.. la la la la la laaaaaaa..

18 Temmuz 2010 Pazar

4 Temmuz 2010 Pazar

bir giderim ki şaşarsın..

"kimse beni sevmiyo, annemden nefret ediyorum, zaten hayat da boktan bişey" şeklinde emo kid triplerine girmedim.. ama fena sorguluyorum bu aralar ( vay canına, sonunda ).. yaşam nedir, neden yaşanılır? ego denen gremlinimsi küçük yaratık ilk başlarda son derece sevimliyken, sonra nolur da ruhu, bedeni, beyni parçalayıp çıkıp gitmek ister bünyeden? insan neden yazar ? yazan bi insanı bi zindana kapasak ( oda da olur ama zindan daha vurucu bi mekan.. soğuk ve nemli.. demir parmaklığı falan var.. ) kağıt, kalem vermesek.. ya da belki küçük, şirin bi netbook sahibidir, onu alırız elinden.. velhasıl o insan hiç yazamasa.. bi de yanında hiç okuyamasa.. film desen o zaten imkansız.. o yazan insan, yazmaya alışmış insan çıldırır mı? yoksa "yemişim ya yazıyı, mis gibiymiş kelimesiz hayat..hiç olmazsa kafam rahat.." mı der?

sosyal kelebeği feysbuk fotoğrafı altı yorumsuzluğuna, sevgili ünitesine bağlı yaşayanı saplığa, gece kuşlarını çıstak müziksizliğe ve votkaredbulsuzluğa, karşı balkondaki amcayı otuzyedi ekran televizyonsuzluğa, aşşaki komşu teyzeyi domestossuzluğa mahkum etsek ne kadar dayanabilirler.. bence bi süre sonra ölürler..

ben aslında son derece önemsizim.. sen de benim için önemsizsin.. seni en seven adam için de önemsizsin aslında.. en yakın arkaşın da senin için öyle.. sevgiline de fazla güvenme.. zaten her çift gün gelir ayrılır.. sevebildiğin kadar sevmeye bak.. ya da belki sevilmektir senin derdin.. artık neyse..

" aa yo hayır kendine değer vermelisin.. ayrıca insan etrafındakileri umursamalı.." diyo olabilirsin.. ya da biraz daha ileri gidip ellerimi avuçlarının içine alıp, yüzündeki sıçılası gülümsemenle gözlerini hafiften kısarak " tatlım, bu dünyadaki en değerli varlık sensin, sakın unutma bunu.." da demek istiyo olabilirsin.. hadi ordan..

ben küçük bi noktayım benim baktığım yerden.. görmesi, dinlemesi ve yapması gerekenler olan küçücük bi nokta.. gördükçe, dinledikçe, yaptıkça kocaman olacak o nokta..

manidar gibi bi şarkı..