25 Mart 2012 Pazar

dün akşam emektar desktop bilgisayarımı açtım. ilmek ilmek işlediğim müzik arşivimin çok büyük bir kısmı onda. bir bakayım dedim ne var ne yok. zamanında sibel can dan aykırı çiçek diye bir şarkı edinmişim. hangi ruh hali bana bunu yaptırdı bilmiyorum ama insan çok umutsuz olunca aykırı çiçek diye bir şarkı dinleyebiliyor demek ki. şarkıya değil aslında lafım, neticede at gözlüklerimizi bir kenara bırakmalıyız söz konusu müzik olunca ama o kadını bir türlü sevemedim. samimi değil bir kere. samimiyet çok önemlidir.

yine dün akşama yakın saatlerde ama tam akşam olmamış bir vakitte ve henüz aykırı çiçek ile yüzleşmemiş halimle dışarı çıktım. bir baktım ki bahar gelmiş. ince hırkayla yürüyüşe çıkma zamanı gelmiş. böyle çiçekli ağaçlar, havada bilindik bahar kokusu. bir de birşey farkettim ki içim bir büzüldü sanki. ben hiç anlamamışım baharın geldiğini. önceden bilirdik, beklerdik. umarım bu durum aşırı kıştan aşırı bahara aniden geçtiğimiz içindir. eğer ben büyüdüğüm içinse kötü çünkü.

çocukken çok büyük adam olacağımızı söylerler ama yalan o.

az önce kardeşten yakımına "var ya şarkıcı çelik ölse hiç üzülmem, umrumda olmaz" dedim. epey güldük. sonra hercai söyledik. tonlama ve müzik kulağı mühim hercai söyleniyorsa.

çok sigara içiyorum. ne güzel azalmıştı. oysa ki şu sıra asfalt yol geçiyor ciğerlerimden. duble.

bu pazar da bitti. F16 mı acaba gerçekten haftalar?

bir de submarine çok güzel film.