24 Şubat 2009 Salı

lazımlık..

karanlık iyidir..soyutlar, yanlız bırakır, düşündürür, hayal kurdurur..ama kusursuz karanlık olması lazım..zifir..sırt üstü uzanmak lazım..sadece kendi nefesini duymak lazım..düşünmek lazım..karar vermek lazım..sıraya koymak lazım..gereksizleri çöpe atmak lazım..

crustation- purple
sia- lullaby
thievery corporation - the cosmic gate
everything but the girl-corcovado

22 Şubat 2009 Pazar

o da gitti..


kahraman balığım gerry..gittiğin yer neresiyse orda huzurlu ol..seni çok özliycem..evinin durduğu yer bomboş kaldı..çok erken bıraktın beni be bıçkın..sana iyi bakamadığım için beni affet..ben seni çok sevdim aslında..

20 Şubat 2009 Cuma

mal ettin beni edward!!!

en son 14 15 yaş civarlarında fantastik karaktere aşık olmuştum..cumartesi akşamları sekizle dokuz arası iptaldim..çılgınlar gibi "Angel " izliyodum çünkü.. buffy ye gıcık oluyodum..çünkü sevenin halinden sevenler anlardı..odamda boy boy posterleri vardı canımın içinin..dizideki repliklerin bile ezberlemiştim..spike vardı bi de ama benim muhteşem yakışıklı karizmatik güçlü ama aynı zamanda da nasıl oluyosa komik vampirim angel (david boreanaz) ın eline su dökemezdi..bi kere sarışındı..daha yarışa başlamadan kaybetmişti gözümde..sonra noldu..dizi bitti ben büyüdüm falan filan unuttum gitti..

Aradan yıllar geçti ( takribi 6 yıl falan) ve tarih kendini tekrarladı..ben büyük bi hata yapıp Twilight denen ömür törpüsü filmi izledim..izlemekle kalmadım serinin ilk iki kitabını okudum (new moon da edward uzun süre gözlerden uzaktı, isyankardı..ha geldi ha gelicek diye diye yaklaşık 250 sayfa mal jacobla doyumsuz uyuz pis bellayı okudum..hayır bellayı kıskanmıyorum..stephenie sana da bozuğum bundan dolayı..)..sonra kesmedi filmi iki defa daha seyrettim..ve sonuç olarak modern zaman vampiri edward cullen a aşık oldum..aşık olmayı geçtim mal etti beni edward..resmen hayatı sorgulattı..


ama aşık olunmucak gibi diil arkadaş..adam mükemmelliğin sınırlarında dolanıyo resmen..burda ne kadar anlatırsam anlatıyım tamamen tasvir etmiş olamam..izlenilmesi ve daha da önemlisi okunması gerekiyo..ama genel hat itibariyle basit bi edward cullen tanımı yaparsak durum şöyledir; karizmatik, yetenekli (düşünce okuyo, piyano falan çalıyo..), güçlü, hızlı, yakışıklı, ultrasonik romantik, düşünceli, her daim misler gibi kokan, doğumgününde araba hediye edebilicek kadar çılgın ( parayı mezara götürücek diil ya tabi adam vampir) sevdiceğini ölümüne sahiplenen, delikanlı ama aynı zamanda bakış açısı olan, bu zamana kadarki tüm vampir klişelerinden uzak aşık olunası vampir..ideal erkek insanının vampirize edilmiş hali diyebiliriz aslında..çıta yükseltici standart dağıtıcı yaratık..robert cım da öle alttan bakışlarlan çarpık yandan gülüşlerlen olaya ayrı bi renk katmış tadından yenmez olmuş..

evet 21 yaşa merdiven dayadım ama olmayan bi roman karakterine aşığım..evet ben buyum..alkış alkış..

ps: ceren SU zebun' a beni bu çıkılmaz yola soktuğu için teşekkür mü etsem yoksa yarın gidip ağzını gözünü dağıtsam mı hiç bilemiyorum??!!
dinlenesi: blue foundation-eye on fire..
sia-breathe me..

18 Şubat 2009 Çarşamba

zır zır zır..

derse girmedim..az önce çok güldük asuyla çamlıkta..mutluyum.. o derse girdi ben kütüphaneye geldim..kusursuz sessizlikte kitap okuyorum..arkamdaki pencereden sayfaya güneş yansıyo..kafam bomboş..sadece okuycam..huzur böyle bişey mi??

(10:24)

17 Şubat 2009 Salı

başı dumanlı dağlar


Portishead - Roads
Yükleyen oszioszi

keşke sesin daha güzel olsa kadın hıhı evet..portishead forevır..

nekibuhiçbilemedim..

bu seneki beşinci gribimi de yendim..ama bu seferki en kötüsüydü ateş, baş ağrısı falan derken baya baya aldı başını gitti..ilaç almaya karşıyım diğer dört taneyi su, portakal suyu, çorba falan gibi gripsavarlarla geçirdim ama bu çok daha ölümcüldü sanki..mecbur kaldım kimyasala..ben ne güzel şeyler yazıcaktım..unuttum mu ne??!!



deniyorum.yazmayı denicem işte durmıcam kim okuyo ki zaten kimse okumuyo bi iki arkadaşa söyledim onlar arada bakıyolardır zaten uzun zamandır kafalarını yemedim onlarda unutmuştur.bu da demek oluyo ki kimse okumuyo..neden tribe girdim ki ben neden kimse okumuyo diye?! okusunlar mı istiyorum acaba..yo istemiyorum gibi de ama belki de okusunlar isityorum böyle çok meşhur oluyim kulaktan kulağa dolanayım aman tanrım neslihan mı kesinlikle her akşam bi göz atıyorum yeni postları var mı diye..muhteşem bi kalemi var halbuse daha çok genç falan desinler.. ne dicekler yaa demesinler.. bana ne ki..sıkıldım çok sıkıldım sadece saçmalamak hızlı hızlı yazmak takır takır klavye sesini dinlerken de asıl kafama takılan bokları düşünmek istemiyorum ..daha ne kadar daha uzatabilirim acaba aklıma bişi gelmiyo..benim sayfam burası istediğim gibi saçmalarım..bi tane kız var sevgilisi bloğuna tema falan yapmış böle okudum yazılarını.. içinde ölüm,tutunamamak,farkındalık kelimlerinin yaklaşık ellişer kere geçtiği yazıları var..ben de mi öle şeyler yassam acaba..aslında kassam cümlenin en alasını kurarım elli kere okusalar anlayamazlar..az biraz da karamsarlık katıp bi iki damla da gözyaşı damlattım mı tadına doyulmaz ama ne gerek var di mi..zaten ölümlü dünya..hey duygusal gibi bloğu olan kız zaten bi gün geberip gidiceksin ne sevgilin kalıcak ne de kumkumalı kelimelerini okuyanlar.. nedir yani olayın arkadaş..sinir oldum sana..yazmalıyım durmadan yazmalıyım..ne dinliyorum şimdi.. una notte a napoli..napoli de bi gece demekmiş..umarım ben de bigün napoli de bi gece geçiririm..dünyada ki en çok istediğim şey buymuş mesela..evt benim artık en büyük hayalimmiş..ohaa duygusal şarkı başladı şimdi.ne tutarsız play listler yapıyorum ben yaa..ohaa auuch dedi kadın şarkı da..çok içli söledi demek ki baya canı yanmış..benim de çok canım yanıyo auch desem geçer mi?? keşke geçse..yoruldum bi sigara yakiyim bari..

9 Şubat 2009 Pazartesi

nina..

onu dinlemeyi öğrenmek lazım..hadi nina simone dinliyim diye oturunca afallarsın, garip gelir, sevmessin..bi ses içinde bu kadar çok kişiliği ve bunca alakasız duyguyu nasıl saklar,bu kısım ayrıca tartışılmalı..

yeni başlayanlar için nina simone ; sinnerman, house of the rising sun, i put a spell on you, feeling good..


yarın pazartesi!!

klasik yarın pazartesi hemen bikaç tane karar alayım da uygulayayım modundayım..ne de olsa pazartesi haftanın ilk günü hayata ve geleceğe yepisyeni bi başlangıç..ben sevmem pazartesileri ama bu pazartesi benim adeta bitanem..
silkelenmeliyim, kendime gelmeliyim, hayata geri dönmeliyim ordakilerin bana ihtiyacı var..ben olmasam kim dinlicek onları..kim güldürücek..kim beni göt edip zafer kahkaları atıcak ben de ona bakıp gülücem,gülücez..kim beraber dimdik yokuştan zıplaya zıplaya inicek onlarla..evt onları tek başlarına bırakamam,bunu onlara yapamam..geliyorum yanınıza nartanelerim..

adam beni neden üzersin
bi laf koysam hayata küsersin
bilmez misin duygusal insanım
yanına gelsem beni sever misin..

hep gülümser,burnu fındık gibi
rüyalarımın çakma eros'u oldu sanki..
seni severim genç adam ama,
sana bir sevgiline iki..

(ben de şiir yazabilirim belki ne belli:))

aylar sonra gelen edit: bu şiirin her bi dizesi ayrı ayrı götüne girsin yiğit..

sixteen horsepower, straw food
billy talent, burn the evidence

7 Şubat 2009 Cumartesi

bitirim balığım gerry..

ruhun dibe vurduğu yılbaşı arifesi günü, asutumla ps: i love you seyrediyoruz..daha 15. dakikada ağız göz karışmaya başlamış, gözler kıpkırmızı, ikimizde de bi içe dönme bi iç hesaplaşma..oda karanlık sigara dumanından nefes alınmıyo..ve ceren odaya çaat diye daldı elinde bi poşet var..holün arkadan vuran ışığıyla azize gibi duruyo kapıda.. "neslihan ablaaağğ bak sana yılbaşı hediyesi ne aldım!!!" poşedi alıyorum içine bakıyorum..minnacık kımıl kımıl kıpkırmızı bi beta..ve az öncesine kadar birer inci tanesi gibi dökülen gözyaşlarım coşuyo..cerene sarılıyorum.. sanırım arada teşekkür ederim diye böğürüyorum..adını gerry koyuyorum...çünkü o dakikalarda filmin esas oğlanı gerry yeni ölmüş..adını yaşatıcam balığımda..


gerry'den önce 2 tane japon balığım olmuştu..onları da cerenden evlat edinmiştim..onları öyle çok sevdim,onlara öyle iyi baktım ki (su değiştirirken konuşmak,müzik dinletmek,yem attıktan sonra yiyolar mı diye gözlemlemek..vb) normal yaşam sürelerinin üstüne aylarca yaşadılar..sonra 2 hafta arayla terkettiler beni ( ölen eşinin arkasından çok yaşayamadı tabi..)..ebediyetteki fanuslarına yerleştiler..biraz üzüldüm sonra unuttum..onlardan sonra fanusları dekoratif unsur oldu odada..

şimdi gerry var..bıçkın, asabi, isyankar..kimseye eyvallahı yok..fanus ağası..bazen dakikalarca bakışıyorum gerry'yle..suratında öyle bi ifade var ki, sanki "yaa bi git adamı hasta etme bacım!!" der gibi..yem atıyorum ben yanından uzaklaşmadan yemiyo..gurur yapıyo..genelde sakin ama en büyük düşmanı çilek şeklindeki kağıt tutamacı..onu gördüğü zaman fırıl fırıl oluyo yerinde..şişiyo kabarıyo meydan okuyo..mahallenin kabadayısının mekana yeni gelenlere dayılanması gibi dayılanıyo..

çok seviyorum ben gerry'yi..

umut..

beyaz'ı seyrediyorum..uzanmışım uykum geldi gibi arada gözler kapanıyo ama bi yandan kulağım televizyonda..fatih erkoç gelmiş..bağlantıyı tamamen koparmamamın tek sebebi sayılabilir..her zamanki geyikler her zamanki telefon bağlantıları..telefonda saçmalayan hangi kafada olduğu belirsiz insanlar..beyaz birden ciddileşti bişiler anlatıyo gözlerimi açtım dinliyorum..özge diye bi kızdan bahsediyo..14 yaşında,ciddi bi hastalıkla pençeleşen küçük bi kız..hastanedeymiş..beyazı çok seviyomuş annesi de aramış kızı konuşsun diye..küçük kız konuşmaya başlıyo..sesi bitkin..ağzından çıkan kelimeler zor anlaşılıyo ama belli ki mutlu..heycanlı ama kendinden daha büyük ve beden sağlığı gayet yerinde insancıklardan çok daha mantıklı konuşuyo..beyazdan bi şarkı istedi..beyaz da söyledi..herkes bi duygusal ben hala sağlamım..telefonu kaparken "başka bişi sölicek misin özge?" dedi beyaz.."aslında konuşmak istiyorum ama çok yorgunum zaten ateşim de yüksekti bugün.."cılız sesi kayboluyo cümlenin sonlarına doğru.."bir an önce iyileş ve buraya programa gel özge olur mu?".."umarım en yakın zamanda iyileşirim.." ben de burdan sonra film koptu..salya sümük falan filan..

küçük bi kız çocuğu..hasta hem de bok gibi bi hastalık zayıf bedenindeki..yaşıtları saçma sapan ergenlik triplerindeyken,sahip oldukları şunla bunla yeni yeni caka satmaya başlamışken, ilk aşklarını yaşarken,onu yaparken bunu yaparken özge hastanede ve çabalıyo iyileşmek için..umut denen şeyin saf hali bu bence..

4 Şubat 2009 Çarşamba

yanındayım bridget!!!

"tam bir salak. yalnız olma sebebi doğru erkeği bulamaması değil bir kadının barındırabileceği en kötü özelliklere sahip olmasıdır. şişman, duygusal, konuşmayı beceremeyen, iradesiz, beceriksiz, başarısız vs."

ekşi sözlük okumayı severim..kitap kadar dikkat gerektirmiyo ayrıca yazarların subjektif açıklamalarıyla da gayet eğlenceli..az önce yine öylesine geziniyodum sözlükte..nerden nereye şeklinde bridget jones başlığına ulaştım..yukarıdaki alıntı başlığın 6. entry sinden..

girilen entry ler arasında bi kaç tane "sevimli, şirin, komik, hayatının aşkını arayan kadın.." falan filan gibi şeyler olsa da, bridget'e alınmış genel tavır yukardaki gibi..bridget denen hatun halamın kızı değil sonuçta ama beni sinir eden şey kadına karşı olan genel bakış açısı..onur kırıcı,küçük düşürücü,dehşet verici..

dünya üzerindeki her erkek ( özellikle yukardaki entry yi giren arkadaş) son derece zeki, başarılı, iş dünyasında parmakla gösterilen birer idol, herşeyi yaparken aynı zamanda spordan taviz vermeyerek atletik vücuduna her geçen gün bir parça daha kas ekleyen, görülen muhteşem ötesi ultrasonik bi hatun karşısında sonsuz iradaye sahip bi şekilde yoluna bakan ama istediği zaman da sınırları aşan konuşma yeteneğiyle istediği her dişiyi ağına düşürebilicek yetenekte bi yaratık olduğu için bridget jones ve benzeri kadınları kendilerine layık görmemeleri son derece doğal tabi..

yüce rabbim sen yarattığın her er kuluna afrodit kadar güzel ve alımlı, athena'dan daha zeki ama aynı zamanda sanatçı ruhlu, bia kadar güçlü ve iradeli, artemis gibi saf ve temiz son olarak da demeter gibi becerekli ve domestik birer kadın bahşet..onlar bunu sonuna kadar hakediyolar..

ps: bu muhteşem kadın o erkeği adeta zavallı bi Pan'a çevirdiği zaman, mağdur olan kuluna dayanma gücü ver Allah'ım...amin..

3 Şubat 2009 Salı

öylesine bi hissiyat..

özgürlük garip şey..istediğin gibi konuşmak, içmek, gülmek, aşık olmak..nefes alabildiğinin farkına varmak..sahip olunması kolay şeyler gibi durduğunan asla gereken değerin verilmediği küçük, basit, sıradan özgürlükler..

bu gözler kimin??!!













bitsin hem de şiddetle acilen bitsin..yerli malı kliplerde buğulu, bayık bakan kimi zaman da bir damla yaşla ıslanmış gözlere yakın çekim bitsin..olmuyo artık yetmiyo..hayır seneler geçtikçe, vizyon genişledikçe daha yaratıcı olması gereken klip yapıcılar ( artık onlar her kimse..) herşeye herkese inat vuruyolar kendilerini nefretle, ihtirasla, aşkla bakan bir çift göze..20 saniye arayla kameraya alttan başlayıp yukarı çıkan hafif kısık bakışlar atan, bol makyajlı gözler görmek istemiyorum ben artık..
peki bu gözler kimin?
sol üst- sibel can
sol alt- ebru yaşar
sağ üst- zara
veeeeeeee sağ alt köşedeee ismail YK.. ??!!

1 Şubat 2009 Pazar

kaçan salvador büyük olur..

o diil de göz göre göre kaçırdım dali'yi..
bekle beni kaytan bıyıklım..bi gün bi yerde buluşucaz...
( bi de ben ilkokuldayken, üçüncü sınıf falan..resim atölyesinde vardı dali nin bu tablosu..acayip korkardım..çocuk işte..)