2 Mayıs 2012 Çarşamba

bugün bir kere daha "allahım sana şükürler olsun ki çalışıyorum" dedim. (evde olmak eve mahkum olmak can sıkıcı. esra erol'da evlen benimle'nin mistik bi tarafı var garanti. kitliyo insanı. izlettirdikçe izlettiriyo kendini.) dünden kırıklık ve tek burun deliğinden sümük akımı başladı ve çok ciddiye almadım ama bu sabah kalktığımda kafam beton kalıbı kıvamını aldığında bu hale geleceğimi kestirebilmem gerekirdi. kestiremedim.

daha öğlen olmadan baktım başımı omuzlarım üzerinde taşımakta güçlük çekiyorum reyize mail attım remote çalışsam olur mu diye, hakkaniyetli bir adam olduğundan ya da zerre sallamadığından olur dedi de eve geldim. çalışabilmek namümkün. kitap okuyayım da az kendime geleyim dedim. bukowski bitti. kadınlar. sevmedim. hatta bukowski yasaklansın. adamlar okuyup okuyo özeniyo sonra uğraşıp duruyoruz. bankacısın sen dostum, ya da öğretmen ya da mühendis. en okumadım diyeninin içinde bile minicik bir bukowski yatıyor. olmaz dostum olmaz. hele bu topraklarda hiç olmaz. linç ederler adamı da parçan kalmaz. evini yurdunu bil insanı hasta etme.

neyse ki farilyanın dünyasında güzel şeyler de oluyor. dünyanın en tatlı aborjin bozması adamı avustralyalardan kalkmış da gelmiş, bir de sanki benim içime doğmuş geldiği, mail atacak zamanı bulmuşum tam. hatta bulmamışım cuk diye oturtmuşum. birkaç cümlesiyle beni nasıl da mutlu etti, çok yaşasın.

şimdi dokuz dakika yirmidört saniye boyunca gözlerimizi kapatıp düşünüyoruz, düşünüyoruz ve düşüyoruz. hadi öptüm.