24 Nisan 2012 Salı

bugün o kadar tatlı bir ev kadını oldum ki. işten dönerken markete uğradım alışveriş yaptım. kabak, taze fasulye falan aldım. taze nane bile aldım. peynir alırken tadına bakmamazlık etmedim. ev kadınları öyle yapar çünkü. peynirimin tadım testinden geçmesi öncelikli şarttır. eve geldim poşetleri boşalttım. çözülsün diye sabahtan çıkardığım tavuklar çözülmüş, haşlansınlar diye tencereye koydum. tavukları kızartmadan önce haşlarsan içinin pişmesi en kolay olur. marulları yaprak yaprak ayırdım, sirkeli suya yatırdım ki börtüsü böceği ayrılsın. bu sefer gözle görünen böcek çıkmadı içinden. öyle olduğunda tüm hevesim kaçıyo. kendime kahve yaptım. yaktım bir sigara. işten gelmişimve yorgunum, boru mu? değil.

tavuklar haşlandı, böcekler marulları terketti. marul yapraklarını bıçakla kesme, elinle doğra ki vitamini kaçmasın. ben öyle yapıyorum. hem de vıcık vıcık sulanmıyo. taze nane kopardım üç beş onları da attım üstüne. çok sevmem ama gaza gelmişlikle bir küçük domates doğradım üzerine. limon ya da sirke arasında fark göremediğimden, gelecekteki kocamla bu konuda kavga etmeyecek olmamız beni sevindiriyor. o hangisini isterse onu koyarız sosa. tavuklar haşlanmıştı di mi az evvel. birazcık kızarttım tavada. çok kızarmalarına gerek yok. haşlanmış tavuk cıvıklığını üzerinlerinden atsınlar yeter. bu sırada arkada ufaktan müzik çalıyo. müziksiz olmaz. asla olmaz. işten gelmiş kadın yemek hazırlarken müzik eksikse, o kadının kolu kanadı bir parça kırıktır hep. tavuklar kızarırken üstümü değiştirdim. kalp desenli polar çoraplarım var. onları da giydim. havalar ısınmadı daha, kaloriferleri de yakmıyolar. nası olduğunu anlamadan hasta olurum ben hep. sonra bir sigara daha yaktım. sigarayı bırakmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. bu yalan gibi oldu gerçi ama azaltabilirim.

geçtiğimiz yaz, bodrum'da bir arkadaşımın yazlığında yine o arkadaşımın azıcık da hoşlandığım kuzeni, üzerinde çiçekli basma elbisesiyle bulaşıkları yıkadıktan sonra kahve yapıp verandaya getiren bana "sen ne güzel bi ev kadını oldun öyle" dediğinde "ya ya sorma, çocukları da ancak uyuttum ehe mehe" demeseydim keşke. azıcık kırıt di mi kütük kadın. hiç olmadı bi utanmış gibi yap, bi gülümse bi yüzünü kızart! ayrıca "belki de evlilik arifesindeyizdir, kim bilir" diyen adama "yaa bi yürü git dayı allasen" denmez. yalan söylediğini bilsen de denmez.

ben mutfakta tüm bunları düşünüp yemek hazırlarken, tek eksiğim salonda oturan (mutfağa gelip bana sarılması tercihimdir ama salonda oturanından da olsa olur) bir adamdı. olmadı. oturdum hazırladığım yemeği yedim. hepsini de yiyemedim tabağımdakilerin. bi canım sıkıldı şu yalnızlık durumuna. hoop yaktım bir sigara daha. yemişim salonda oturan adamı, bana birşey olmasın.


bu arada binbeşyüzü salona taşıdım. üç ayda falan bitmesini umuyorum. sen mi büyüksün, ben mi gustave? şu adam şu kızı bir öpse de rahatlasam.

dinleyen bir daha dinliyor.